İdea Yayınevi / Bilimler ve Bilim Felsefesi
site haritası
 

Çeviri ve Çözümlemeler
Aziz Yardımlı
:

Albert Einstein
Ether ve Görelilik Kuramı
(Aether and Relativity)

[5 Mayıs 1920’de Leyden Üniversitesi’nde yapılan bir konuşma.]

— Ether Kavramı, Özdek Kavramının Tersine, Görgül Değildir
 
Nasıl olur da gündelik yaşamdan soyutlama yoluyla türetilen tartılabilir özdek düşüncesinin yanısıra fizikçiler bir başka özdek türünün, etherin varoluşu düşüncesini oluştururlar? Açıklama büyük bir olasılıkla uzaktan eylem kuramının ortaya çıkmasına neden olan fenomenlerde ve ışığın dalga kuramına götüren özelliklerinde araştırılacaktır. Bu iki konunun irdelemesine biraz zaman ayıralım.
HOW does it come about that alongside of the idea of ponderable matter, which is derived by abstraction from everyday life, the physicists set the idea of the existence of another kind of matter, the ether? The explanation is probably to be sought in those phenomena which have given rise to the theory of action at a distance, and in the properties of light which have led to the undulatory theory. Let us devote a little while to the consideration of these two subjects.
Einstein: Uzaktan Eylemi İlkin Newton İleri Sürdü [Einstein Yanılıyor: Gerçekte, Newton Da Uzaktan Eylemin Olanaksızlığının Bilincindeydi Ve *Boş* Uzayda Uzaktan Eylemin Tanrı Aracılığıyla Yer Aldığını İleri Sürdü.]
Fizik dışında, uzaktan eyleme ilişkin hiçbirşey bilmeyiz. Doğal nesnelerin bize sunduğu deneyimlerde neden ve etkiyi ilişkilendirmeye çalıştığımız zaman, ilkin sanki dolaysız değme durumundaki karşılıklı eylemlerden, e.d. eylemin vurma, itme ve çekme, ve bir alev vb. aracılığıyla ısıtma ya da patlatma yoluyla iletiminden başka hiçbir karşılıklı eylem yokmuş gibi görünür. Bir bakıma uzaktan bir eylem olan ağırlığın gündelik deneyimde bile çok önemli bir rol oynadığı doğrudur. Ama gündelik deneyimde cisimlerin ağırlığı karşımıza değişmez birşey olarak, zamanda ya da yerde değişebilir olan herhangi bir nedene bağlanmamış birşey olarak çıktığı için, gündelik yaşamda yerçekiminin nedeni üzerine kurgular üretmeyiz ve dolayısıyla uzaktan bir eylem olma niteliğinin bilincine varmayız. Yerçekimini kütlelerden doğan bir uzaktan eylem olarak yorumlamakla ona bir neden saptayan ilkin Newton’un yerçekimi kuramı oldu. Newton’un kuramı büyük bir olasılıkla doğal fenomenlerin nedensel bağlantılarına doğru çabalarda görülen en büyük adımdır. Ve gene de bu kuram Newton’un çağdaşları arasında güçlü bir rahatsızlık duygusu yarattı, çünkü arta kalan deneyim alanından kaynaklanan ilke ile, uzaktan dolaysız eylem yoluyla değil ama ancak değme yoluyla karşılıklı eylem olabileceği ilkesi ile çatışma içinde göründü. Outside of physics we know nothing of action at a distance. When we try to connect cause and effect in the experiences which natural objects afford us, it seems at first as if there were no other mutual actions than those of immediate contact, e.g. the communication of motion by impact, push and pull, heating or inducing combustion by means of a flame, etc. It is true that even in everyday experience weight, which is in a sense action at a distance, plays a very important part. But since in daily experience the weight of bodies meets us as something constant, something not linked to any cause which is variable in time or place, we do not in everyday life speculate as to the cause of gravity, and therefore do not become conscious of its character as action at a distance. It was Newton’s theory of gravitation that first assigned a cause for gravity by interpreting it as action at a distance, proceeding from masses. Newton’s theory is probably the greatest stride ever made in the effort towards the causal nexus of natural phenomena. And yet this theory evoked a lively sense of discomfort among Newton’s contemporaries, because it seemed to be in conflict with the principle springing from the rest of experience, that there can be reciprocal action only through contact, and not through immediate action at a distance.
[Faraday’dan Lorentz’e Tüm] Fizikçiler Boş Uzay Tasarımını Reddettiler Ve Ether Kuramını İleri Sürdüler
İnsanın bilgi için isteği bu tür bir ikiciliğe ancak isteksizce katlanır. Doğa kuvvetlerini kavrayışında birlik nasıl saklanacaktı? Ya değme kuvvetlerine kendileri ancak çok küçük bir uzaklıkta gözlenebilir olarak kabul edilen uzak kuvvetler olarak bakmaya çalışma yoluyla — ki bu Newton’un bütünüyle onun öğretisinin tılsımı altında olan izleyicilerinin çoğunlukla seçmeyi yeğledikleri yoldu; ya da Newton’un uzaktan eylem görüşünün yalnızca görünürde dolaysız uzaktan eylem olduğunu, ama gerçekte uzaya yayılan bir ortam içerisinden bu ortamın devimleri ya da esnek biçimsizleşmesi tarafından iletildiğini varsayma yoluyla. Böylece doğa kuvvetleri üzerine birleşik bir görüşe doğru çaba bir ether önsavına götürür. Bu önsav hiç kuşkusuz ilkin yerçekimi kuramına ya da genel olarak fiziğe kendisi ile birlikte herhangi bir üstünlük getirmedi, ve bu nedenle Newton’un kuvvet yasasını daha öte indirgenebilir olmayan bir belit olarak ele almak geleneksel oldu. Ama ether önsavı fizik biliminde her zaman önemli bir rol oynamak zorundaydı, üstelik bu ilkin gizli bir rol olsa da. It is only with reluctance that man’s desire for knowledge endures a dualism of this kind. How was unity to be preserved in his comprehension of the forces of nature? Either by trying to look upon contact forces as being themselves distant forces which admittedly are observable only at a very small distance, and this was the road which Newton’s followers, who were entirely under the spell of his doctrine, mostly preferred to take; or by assuming that the Newtonian action at a distance is only apparently immediate action at a distance, but in truth is conveyed by a medium permeating space, whether by movements or by elastic deformation of this medium. Thus the endeavour toward a unified view of the nature of forces leads to the hypothesis of an ether. This hypothesis, to be sure, did not at first bring with it any advance in the theory of gravitation or in physics generally, so that it became customary to treat Newton’s law of force as an axiom not further reducible. But the ether hypothesis was bound always to play some part in physical science, even if at first only a latent part.
Ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısında ışığın özellikleri ile tartılabilir cisimlerdeki esnek dalgaların özellikleri arasında varolan çok önemli bir benzerlik ortaya serilince, ether kuramı yeni bir destek daha kazandı. Işığın evrensel uzayı dolduran esnek, süredurumlu bir ortamdaki bir titreşim süreci olarak yorumlanması gerektiği her tür sorgulamanın ötesinde görüldü. Ayrıca bu ortamın, etherin katı bir cisim doğasında olmasının gerekmesi ışığın polarizasyona yetenekli olması olgusunun zorunlu bir sonucu olarak görüldü, çünkü enine dalgalar bir sıvıda değil ama ancak bir katıda olanaklıdır. Böylece fizikçiler zorunlu olarak bir ‘‘yarı-katı’’ ışık etheri kuramına ulaştılar ve bunun parçalarının ışık-dalgalarına karşılık düşen küçük biçimsizleşme devimleri dışında birbirlerine göreli olarak hiçbir devim yerine getiremediğini kabul ettiler.

Durgun ışık etheri kuramı da denilen bu kuram bundan başka özel görelilik kuramında da temel bir önemi olan bir deneyde, Fizeau’nun bizi ışık etherin cisimlerin devimlerine katılmadıkları çıkarsamasına zorlayan deneyinde güçlü bir destek buldu. Sapma fenomeni de yarı-katı ether kuramını destekledi.

When in the first half of the nineteenth century the far-reaching similarity was revealed which subsists between the properties of light and those of elastic waves in ponderable bodies, the ether hypothesis found fresh support. It appeared beyond question that light must be interpreted as a vibratory process in an elastic, inert medium filling up universal space. It also seemed to be a necessary consequence of the fact that light is capable of polarisation that this medium, the ether, must be of the nature of a solid body, because transverse waves are not possible in a fluid, but only in a solid. Thus the physicists were bound to arrive at the theory of the ‘‘quasi-rigid’’ luminiferous ether, the parts of which can carry out no movements relatively to one another except the small movements of deformation which correspond to light-waves.

This theory also called the theory of the stationary luminiferous ether moreover found a strong support in an experiment which is also of fundamental importance in the special theory of relativity, the experiment of Fizeau, from which one was obliged to infer that the luminiferous ether does not take part in the movements of bodies. The phenomenon of aberration also favoured the theory of the quasi-rigid ether.

Mekanik Doğa Görüşünün Yanısıra Elektromanyetik Doğa Görüşü Gelişti
Maxwell’in Düzeneksel Etheri Elektro-Manyetik Etkileri Açıklayamadı.
Lorentz  
Elektrik kuramının Maxwell ve Lorentz tarafından açılan yol boyunca gelişimi ethere ilişkin düşüncelerimize bütünüyle kendine özgü ve beklenmedik bir yön kazandırdı. Maxwell’in kendisi için ether gerçekten de salt mekanik olan etkiler taşıyordu, gerçi bunlar dokunulabilir katı cisimlerin mekanik özelliklerinden çok daha karışık bir türde olsalar da. Ama ne Maxwell ne de izleyicileri ether için Maxwell’in elektro-manyetik alan yasalarına doyurucu bir mekanik yorum getirebilecek mekanik bir model geliştirmede başarılı olamadılar. Yasalar açık ve yalın, ama mekanik yorumlar hantal ve çelişkiliydiler. Neredeyse bilinçsizce kuramsal fizikçiler kendilerini öyle bir duruma uyarladılar ki, mekanik izlencelerinin bakış açısından büyük bir çöküntüye düştüler. Özellikle Heinrich Hertz’in elektro-dinamik araştırmaları tarafından etkilendiler. Çünkü daha önce tamamlanmış bir kuramın yalnızca mekaniğe ait olan temel kavramlar ile (örneğin yoğunluklar, hızlar, biçimsizleşmeler, gerginlikler) yetinmesi gerektiğini düşünürlerken, kendilerini adım adım elektrik ve manyetik kuvvetler için mekanik bir yorum istemeksizin bunların da mekaniğin kavramlarının yanısıra temel kavramlar olduklarını kabul etmeye alıştırdılar. Böylece salt mekanik doğa görüşü aşamalı olarak terkedildi. Ama bu değişim uzun erimde desteklenmesi olanaksız temel bir ikiciliğe götürdü. Şimdi mekaniğin ilkelerinin elektriğin ilkelerine indirgenmesiyle kaçış yolu ters yönde aranmaya başladı, ve özellikle b-ışınları ve hızlı katot ışınları ile deneyler yoluyla Newton’un mekaniğinin eşitliklerinin sağın geçerliğine güven sarsıldı.
The development of the theory of electricity along the path opened up by Maxwell and Lorentz gave the development of our ideas concerning the ether quite a peculiar and unexpected turn. For Maxwell himself the ether indeed still had properties which were purely mechanical, although of a much more complicated kind than the mechanical properties of tangible solid bodies. But neither Maxwell nor his followers succeeded in elaborating a mechanical model for the ether which might furnish a satisfactory mechanical interpretation of Maxwell’s laws of the electro-magnetic field. The laws were clear and simple, the mechanical interpretations clumsy and contradictory. Almost imperceptibly the theoretical physicists adapted themselves to a situation which, from the standpoint of their mechanical programme, was very depressing. They were particularly influenced by the electro-dynamical investigations of Heinrich Hertz. For whereas they previously had required of a conclusive theory that it should content itself with the fundamental concepts which belong exclusively to mechanics (e.g. densities, velocities, deformations, stresses) they gradually accustomed themselves to admitting electric and magnetic force as fundamental concepts side by side with those of mechanics, without requiring a mechanical interpretation for them. Thus the purely mechanical view of nature was gradually abandoned. But this change led to a fundamental dualism which in the long-run was insupportable. A way of escape was now sought in the reverse direction, by reducing the principles of mechanics to those of electricity, and this especially as confidence in the strict validity of the equations of Newton’s mechanics was shaken by the experiments with b-rays and rapid kathode rays.
Gene De, Örneğin Hertz’in Yorumunda Etherin İşlevi Özdekseldir (Düzeneksel)
 Heinrich Hertz  
Bu ikicilik Hertz’in özdeği yalnızca hızların, devim erkesinin ve mekanik basınçların taşıyıcısı olarak değil ama ayrıca elektromanyetik alanların taşıyıcısı olarak da alan kuramında henüz hafiflememiş biçimde karşımıza çıkar. Böyle alanlar boşlukta da, e.d. boş etherde de yer aldıkları için, ether elektromanyetik alanların taşıyıcısı olarak da görünür. Ether işlevlerinde sıradan özdekten ayırdedilemez görünür. Özdeğin içerisinde özdeğin devimine katılır ve boş uzayda her yerde bir hızı vardır; öyle ki etherin uzayın bütünü boyunca belirgin olarak saptanmış bir hızı vardır. Hertz’in etheri ve tartılabilir özdek (ki bölümsel olarak etherde varolur) arasında hiçbir temel ayrım yoktur. 
This dualism still confronts us in unextenuated form in the theory of Hertz, where matter appears not only as the bearer of velocities, kinetic energy, and mechanical pressures, but also as the bearer of electromagnetic fields. Since such fields also occur in vacuo i.e. in free ether the ether also appears as bearer of electromagnetic fields. The ether appears indistinguishable in its functions from ordinary matter. Within matter it takes part in the motion of matter and in empty space it has everywhere a velocity; so that the ether has a definitely assigned velocity throughout the whole of space. There is no fundamental difference between Hertz’s ether and ponderable matter (which in part subsists in the ether).
Hertz’in kuramı yalnızca özdeğe ve ethere bir yandan mekanik durumlar ve öte yandan elektrik durumlar gibi birbirleri ile kavranabilir herhangi bir ilişki içinde durmayan durumları yükleme gibi bir eksiklik göstermekle kalmadı, ama ayrıca Fizeau’nun ışığın devinen sıvılardaki yayılım hızı üzerine önemli deneyinin sonucu ile ve doğrulanan daha başka deneysel sonuçlar ile de geçimsizlik içindeydi. The Hertz theory suffered not only from the defect of ascribing to matter and ether, on the one hand mechanical states, and on the other hand electrical states, which do not stand in any conceivable relation to each other; it was also at variance with the result of Fizeau’s important experiment on the velocity of the propagation of light in moving fluids, and with other established experimental results.
Lorentz Etherden Mekanik Özellikleri Ve Özdekten Elektromanyetik Özellikleri Uzaklaştırdı
Lorentz’e Göre Elektromanyetik Alanların Yeri Özdek Değil Ama Etherdi
H. A. Lorentz sahneye çıktığı zaman işlerin durumu böyleydi. Kuramsal ilkelerin harika bir yalınlaştırılması aracılığıyla kuramı deneyim ile uyum içine getirdi. Maxwell’den bu yana elektrik kuramında yer alan bu en önemli ilerlemeyi etherden mekanik özelliklerini ve özdekten elektromanyetik niteliklerini uzaklaştırarak başardı. Tıpkı boş uzayda olduğu gibi, özdeksel cisimlerin içlerinde de atomik olarak görülen özdek değil ama ether elektromanyetik alanların yeriydi. Lorentz’e göre ancak öğesel özdek parçacıkları devimleri yerine getirme yeteneği gösterirler; bu parçacıkların elektromanyetik etkinlikleri bütünüyle elektriksel yükleri taşımaya kısıtlanır. Böylece Lorentz tüm elektromanyetik olayları Maxwell’in boş uzay için eşitliklerine indirgemeyi başardı. Such was the state of things when H. A. Lorentz entered upon the scene. He brought theory into harmony with experience by means of a wonderful simplification of theoretical principles. He achieved this, the most important advance in the theory of electricity since Maxwell, by taking from ether its mechanical, and from matter its electromagnetic qualities. As in empty space, so too in the interior of material bodies, the ether, and not matter viewed atomistically, was exclusively the seat of electromagnetic fields. According to Lorentz the elementary particles of matter alone are capable of carrying out movements; their electromagnetic activity is entirely confined to the carrying of electric charges. Thus Lorentz succeeded in reducing all electromagnetic happenings to Maxwell’s equations for free space.
Einstein: Özel Görelilik Kuramının Etheri Etherden Devinemezliği Uzaklaştırdı

Lorentz etherinin mekanik doğasına gelince, biraz şakacı bir tonda konuşursak, devinemezliğin H. A. Lorentz tarafından ona yadsınmayan biricik mekanik özellik olduğu söylenebilir. Eklenebilir ki ether kavramında özel görelilik kuramının ortaya çıkardığı bütün değişim etherden son mekanik özelliğini, eş deyişle, devinemezliğini uzaklaştırmaktan oluşuyordu. Bunun nasıl anlaşılacağı hemen açımlanacaktır.

As to the mechanical nature of the Lorentzian ether, it may be said of it, in a somewhat playful spirit, that immobility is the only mechanical property of which it has not been deprived by H. A. Lorentz. It may be added that the whole change in the conception of the ether which the special theory of relativity brought about, consisted in taking away from the ether its last mechanical quality, namely, its immobility. How this is to be understood will forthwith be expounded.
Etherin Devinebilirliği Ne Gibi Sonuçlar Getirir?
Özel Görelilik Kuramı Maxwell’in Elektromanyetik Kuramı Üzerine Modellendirilir
Ether Tüm Gönderme Dizgeleri İçin Dingin Olmalıdır: Tersi Etherin Reddedilmesine Götürür.
Uzay-zaman kuramı ve özel görelilik kuramının kinematiği elektromanyetik alana ilişkin Maxwell-Lorentz kuramı üzerine modellendirildiler. Dolayısıyla bu kuram özel görelilik kuramının koşullarını doyurur, ama bu ikincinin bakış açısından bakıldığında yeni bir görünüş kazanır. Çünkü eğer K onunla göreli olarak Lorentz etherinin dinginlikte olduğu bir koordinatlar dizgesi ise, Maxwell-Lorentz eşitlikleri birincil olarak K’ya gönderme ile geçerlidir. Ama özel görelilik kuramında aynı eşitlikler herhangi bir anlam değişimi olmaksızın K ile göreli olarak biçimdeş ötelenme deviminde olan herhangi bir yeni K´ koordinatlar dizgesi ile ilişki içinde de geçerlidirler. Şimdi endişe verici soru gelir: Etherin K dizgesine göreli olarak dinginlikte olduğunu varsayarak, kuramsal olarak niçin yukarıdaki K dizgesini fiziksel olarak tüm bakımlardan ona eşdeğer olan tüm K´ dizgelerinden ayırdetmem gereksin? Kuramcı için, kuramsal yapıda böyle bir bakışımsızlık, deneyim dizgesinde karşılık düşen hiçbir bakışımsızlık olmadığında, dayanılmazdır. Eğer etherin K ile göreli olarak dinginlikte, ama K´ile göreli olarak devimde olduğunu varsayarsak, K ve K´ arasındaki fiziksel eşdeğerlik bana mantıksal bakış açısından düpedüz yanlış olmasa da gene de kabul edilemez görünüyor. The space-time theory and the kinematics of the special theory of relativity were modelled on the Maxwell-Lorentz theory of the electromagnetic field. This theory therefore satisfies the conditions of the special theory of relativity, but when viewed from the latter it acquires a novel aspect. For if Kbe a system of co-ordinates relatively to which the Lorentzian ether is at rest, the Maxwell-Lorentz equations are valid primarily with reference to K. But by the special theory of relativity the same equations without any change of meaning also hold in relation to any new system of co-ordinates K´ which is moving in uniform translation relatively to K. Now comes the anxious question: Why must I in the theory distinguish the K system above all K´systems, which are physically equivalent to it in all respects, by assuming that the ether is at rest relatively to the K system? For the theoretician such an asymmetry in the theoretical structure, with no corresponding asymmetry in the system of experience, is intolerable. If we assume the ether to be at rest relatively to K, but in motion relatively to K´, the physical equivalence of K and K´seems to me from the logical standpoint, not indeed downright incorrect, but nevertheless inacceptable.
İşlerin bu durumu karşısında kabul edilmesi olanaklı sonraki konum şöyle göründü. Ether hiçbir biçimde yoktur. Elektromanyetik alanlar bir ortamın durumları değildir, ve herhangi bir taşıyıcıya bağlı değildir, ama tıpkı tartılabilir özdeğin atomları gibi başka herhangi birşeye indirgenemeyecek bağımsız olgusallıklardır. The next position which it was possible to take up in face of this state of things appeared to be the following. The ether does not exist at all. The electromagnetic fields are not states of a medium, and are not bound down to any bearer, but they are independent realities which are not reducible to anything else, exactly like the atoms of ponderable matter.
Elektromanyetik Işımanın Da Tıpkı Özdek Gibi Kendi Dürtü Ve Erkesi Vardır
Bu anlayış Lorentz’in kuramına göre elektromanyetik ışımanın tıpkı tartılabilir özdek gibi kendisiyle birlikte dürtü ve erke getirmesinden ötürü, ve özel görelilik kuramına göre hem özdeğin hem de ışımanın dağınık erkenin özel biçimlerinden başka birşey olmamalarından ötürü (çünkü tartılabilir kütle yalıtılmışlığını yitirip özel bir erke biçimi olarak görünür), daha da kolay kabul edilebilir. This conception suggests itself the more readily as, according to Lorentz’s theory, electromagnetic radiation, like ponderable matter, brings impulse and energy with it, and as, according to the special theory of relativity, both matter and radiation are but special forms of distributed energy, ponderable mass losing its isolation and appearing as a special form of energy.
*Özel* Görelilik Kuramı Bizi Devinmeyen Etheri Yadsımaya Zorlamaz
*Genel* Görelilik Kuramının Sonuçları Devimsiz Ether Kuramını Aklar
Ama daha dikkatli bir düşünme bize özel görelilik kuramının bizi etheri yadsımaya zorlamadığını öğretir. Bir etherin varoluşunu kabul edebiliriz; ancak ona belli bir devim durumu yüklemekten vazgeçmeliyiz, e.d. soyutlama yoluyla ondan Lorentz’in henüz ona bıraktığı son mekanik özelliği uzaklaştırmalıyız. Daha sonra göreceğiz ki, kavranabilirliğini hemen biraz daha duraksamalı bir karşılaştırma yoluyla daha anlaşılabilir kılmaya çalışacağımız bu bakış açısı genel görelilik kuramının sonuçları tarafından aklanır. More careful reflection teaches us, however, that the special theory of relativity does not compel us to deny ether. We may assume the existence of an ether; only we must give up ascribing a definite state of motion to it, i.e. we must by abstraction take from it the last mechanical characteristic which Lorentz had still left it. We shall see later that this point of view, the conceivability of which shall at once endeavour to make more intelligible by a somewhat halting comparison, is justified by the results of the general theory of relativity.
Su yüzeyindeki dalgaları düşünün. Burada bütünüyle ayrı iki şey betimleyebiliriz. Ya su ve hava arasındaki sınırı oluşturan dalgalı yüzeyin zamanın geçişi ile nasıl değiştiğini gözleyebiliriz; ya da yüzen küçük şeylerin yardımıyla örneğin ayrı su parçacıklarının konumlarının zamanın geçişi içinde nasıl değiştiklerini gözleyebiliriz. Eğer bir sıvının parçacıklarının devimini izlemek için böyle yüzen küçük şeylerin varoluşu fizikte temel bir olanaksızlık olsaydı, eğer, gerçekte, zaman içinde değişmekte olan su tarafından doldurulan uzayın şeklinden başka ne olursa olsun hiçbirşey gözlemlenebilir olmasaydı, suyun devinebilir parçacıklardan oluştuğu varsayımı için hiçbir nedenimiz olmazdı. Ama gene de onu bir ortam olarak nitelendirebilirdik. Think of waves on the surface of water. Here we can describe two entirely different things. Either we may observe how the undulatory surface forming the boundary between water and air alters in the course of time; or else with the help of small floats, for instance we can observe how the position of the separate particles of water alters in the course of time. If the existence of such floats for tracking the motion of the particles of a fluid were a fundamental impossibility in physics if, in fact, nothing else whatever were observable than the shape of the space occupied by the water as it varies in time, we should have no ground for the assumption that water consists of movable particles. But all the same we could characterise it as a medium.
— Elektromanyetik Alan Kuvvet Çizgilerinden Oluşuyor Olarak Tasarlanabilir
Elektromanyetik alanda buna benzer birşey buluruz. Çünkü alanı kuvvet çizgilerinden oluşuyor olarak tasarlayabiliriz. Eğer bu kuvvet çizgilerini olağan anlamda özdeksel birşey olarak yorumlamayı istersek, dinamik süreçleri bu kuvvet çizgilerinin devimleri olarak yorumlamaya kışkırtılırız, öyle ki her bir ayrı kuvvet çizgisi zamanın geçişi sırasında izlenir. Ama elektromanyetik alanı bu görüş yolunun çelişkilere götürdüğü iyi bilinir. We have something like this in the electromagnetic field. For we may picture the field to ourselves as consisting of lines of force. If we wish to interpret these lines of force to ourselves as something material in the ordinary sense, we are tempted to interpret the dynamic processes as motions of these lines of force, such that each separate line of force is tracked through the course of time. It is well known, however, that this way of regarding the electromagnetic field leads to contradictions.
Devimsiz Fiziksel Nesnelerin Varolduğu Kabul Edilebilir
Minkowski  
Genelleştirirsek, şunu söylememiz gerekir: Kendilerine devim düşüncesinin uygulanamayacağı uzamlı fiziksel nesnelerin olduğu tasarlanabilir. Bunlar kendilerinin ayrı olarak zaman boyunca izlenmelerine izin veren parçacıklardan oluşuyor olarak düşünülmeyebilirler. Minkowski’nin deyimiyle bu şöyle anlatılır: Dört-boyutlu evrende her uzamlı betilenim evren-çizgilerinden oluşuyor olarak görülemez. Özel görelilik kuramı etherin zaman boyunca gözlenebilir parçacıklardan oluştuğunu varsaymamızı yasaklar, ama ether önsavı kendinde özel görelilik kuramı ile çatışma içinde değildir. Ancak ethere bir devim durumu yüklemeye karşı uyanık olmalıyız.
Generalising we must say this: There may be supposed to be extended physical objects to which the idea of motion cannot be applied. They may not be thought of as consisting of particles which allow themselves to be separately tracked through time. In Minkowski’s idiom this is expressed as follows: Not every extended conformation in the four-dimensional world can be regarded as composed of world-threads. The special theory of relativity forbids us to assume the ether to consist of particles observable through time, but the hypothesis of ether in itself is not conflict with the special theory of relativity. Only we must be on our guard against ascribing a state of motion to the ether.
Hiç kuşkusuz, özel görelilik kuramının duruş noktasından ether kuramı ilkin boş bir önsav olarak görünür. Elektromanyetik alanın eşitliklerinde, elektrik yükünün yoğunluklarına ek olarak, yalnızca alanın yeğinlikleri yer alır. Boşluktaki elektromanyetik süreçlerin taşıyıcısı başka fiziksel nitelikler tarafından etkilenmeksizin tam olarak bu eşitlikler tarafından belirleniyor görünür. Elektromanyetik alanlar indirgenemez enson olgusallıklar olarak görünürler, ve türdeş, yöndeş bir ether-ortam konutlamak ve elektromanyetik alanları bu ortamın durumları olarak göz önünde canlandırmak ilkin gereksiz olarak görünür. Certainly, from the standpoint of the special theory of relativity, the ether hypothesis appears at first to be an empty hypothesis. In the equations of the electromagnetic field there occur, in addition to the densities of the electric charge, only the intensities of the field. The career of electromagnetic processes in vacuo appears to be completely determined by these equations, uninfluenced by other physical quantities. The electromagnetic fields appear as ultimate, irreducible realities, and at first it seems superfluous to postulate a homogeneous, isotropic ether-medium, and to envisage electromagnetic fields as states of this medium.
Etheri Yadsımak Boş Uzayın Varoluşunu Kabul Etmek Demektir
Newton Saltık Çevrim Devimi Etherin Varoluşunu Gerektirir
Ama öte yandan ether önsavından yana getirilecek ağırlıklı bir uslamlama vardır. Etheri yadsımak en sonunda boş uzayın ne olursa olsun hiçbir fiziksel niteliğinin olmadığını varsaymaktır. Mekaniğin temel olguları bu görüşle uyum içinde değildir. Çünkü boş uzayda özgürce asılı kalan cisimsel bir dizgenin mekanik davranışı yalnızca göreli konumlara (uzaklıklar) ve göreli hızlara değil, ama ayrıca çevrim durumuna da bağımlıdır ve bu sonuncusu fiziksel olarak kendinde dizgeye özgü olmayan bir özellik olarak alınabilir. En azından biçimsel anlamda, dizgenin çevrimine olgusal birşey olarak bakabilmek için, Newton uzayı nesnelleştirir. Saltık uzayını olgusal şeylerle birlikte sınıflandırdığından, onun için bir saltık uzay ile göreli çevrim o denli de olgusal birşeydir. Newton pekala saltık uzayını ‘‘Ether’’ olarak da adlandırabilirdi; özsel olan şey yalnızca gözlemlenebilir nesnelerin yanısıra, algılanabilir olmayan bir başka şeye de olgusal olarak bakılması gerektiğidir, öyle ki ivmeye ya da çevrime olgusal birşey olarak bakılabilsin.
But on the other hand there is a weighty argument to be adduced in favour of the ether hypothesis. To deny the ether is ultimately to assume that empty space has no physical qualities whatever. The fundamental facts of mechanics do not harmonize with this view. For the mechanical behaviour of a corporeal system hovering freely in empty space depends not only on relative positions (distances) and relative velocities, but also on its state of rotation, which physically may be taken as a characteristic not appertaining to the system in itself. In order to be able to look upon the rotation of the system, at least formally, as something real, Newton objectivises space. Since he classes his absolute space together with real things, for him rotation relative to an absolute space is also something real. Newton might no less well have called his absolute space ‘‘Ether’’; what is essential is merely that besides observable objects, another thing, which is not perceptible, must be looked upon as real, to enable acceleration or rotation to be looked upon as something real.
— Mach’ın Gözlenebilir Olmayan Saltık Uzayı Yoksayması Mantıksal Olarak Sonunda Yine Ether Varsayımına Götürür
Mach  
Mach’ın mekanikte saltık uzaya gönderme ile bir ivmenin yerine evrendeki kütlelerin bütünlüğüne gönderme ile ortalama bir ivme geçirmeye çalışarak gözlemlenebilir olmayan birşeyi olgusal olarak kabul etme zorunluğundan kaçınmaya çalıştığı doğrudur. Ama uzak kütlelelerin göreli ivmelerine karşıt olan süredurum direnci uzaktan eylemi varsayar; ve modern fizikçi bu uzaktan eylemi kabul edebileceğine inanmadığı için, eğer Mach’ı izlerse bir kez daha geriye süredurumun etkileri için ortam olarak hizmet etmesi gereken ethere gelir. Ama Mach’ın düşünme yolu tarafından götürüldüğümüz bu ether anlayışı Newton tarafından, Fresnel tarafından, ve Lorentz tarafından tasarlanan etherden özsel olarak ayrıdır. Mach’ın etheri yalnızca süredurumlu kütlelerin davranışını koşullandırmakla kalmaz, ama ayrıca kendi durumunda onlar tarafından koşullandırılır.
It is true that Mach tried to avoid having to accept as real something which is not observable by endeavouring to substitute in mechanics a mean acceleration with reference to the totality of the masses in the universe in place of an acceleration with reference to absolute space. But inertial resistance opposed to relative acceleration of distant masses presupposes action at a distance; and as the modern physicist does not believe that he may accept this action at a distance, he comes back once more if he follows Mach, to the ether, which has to serve as medium for the effects of inertia. But this conception of the ether to which we are led by Mach’s way of thinking differs essentially from the ether as conceived by Newton, by Fresnel, and by Lorentz. Mach’s ether not only conditions the behaviour of inert masses, but is also conditioned in its state by them.
Genel Görelilik Kuramının Etheri Mekanik Ve Elektromanyetik Olayları Betimleyen Bir Ortamdır
Mach’ın düşüncesi tam gelişimini genel görelilik kuramının etherinde bulur. Bu kurama göre, uzay-zaman süreklisinin metrik nitelikleri ayrı uzay-zaman noktalarının çevresinde ayrıdırlar, ve irdeleme altındaki bölgenin dışında varolan özdek tarafından bölümsel olarak koşullandırılırlar. Uzay ve zamanın ölçünlerinin karşılıklı ilişkilerinin bu uzay-zaman değişkenliği, ya da belki de ‘‘boş uzay’’ın fiziksel ilişkisinde ne türdeş ne de yöndeş olmaması olgusunun kabulü, bizi durumunu on işlev (g yerçekimi gizilgüçleri) tarafından betimlemeye zorlayarak sanırım sonunda uzayın fiziksel olarak boş olduğu görüşünü bir yana atmıştır. Ama böylelikle ether kavramı yeniden anlaşılır bir içerik kazanmıştır, gerçi bu içerik ışık üzerine mekanik dalga kuramının etherinden büyük ölçüde ayrılsa da. Genel görelilik kuramının etheri kendisi tüm mekanik ve kinematik niteliklerden yoksun olan, ama mekanik (ve elektromanyetik) olayları belirlemeye yardım eden bir ortamdır. Mach’s idea finds its full development in the ether of the general theory of relativity. According to this theory the metrical qualities of the continuum of space-time differ in the environment of different points of space-time, and are partly conditioned by the matter existing outside of the territory under consideration. This space-time variability of the reciprocal relations of the standards of space and time, or, perhaps, the recognition of the fact that ‘‘empty space’’ in its physical relation is neither homogeneous nor isotropic, compelling us to describe its state by ten functions (the gravitation potentials g), has, I think, finally disposed of the view that space is physically empty. But therewith the conception of the ether has again acquired an intelligible content, although this content differs widely from that of the ether of the mechanical undulatory theory of light. The ether of the general theory of relativity is a medium which is itself devoid of all mechanical and kinematical qualities, but helps to determine mechanical (and electromagnetic) events.
Genel Görelilik Kuramının Etheri Özdek İle Ve Komşu Ether Alanları İle İlişki İçindedir
Ama GGK Etheri De Özsel Olarak Bir Lorentz Etheridir
Lorentz etherine karşıt olarak genel görelilik kuramının etherinde temel olarak yeni olan şey ikincinin durumunun her yerde özdek ile bağıntılar tarafından ve ayrışımlı eşitlikler biçimindeki yasa altında duran komşu yerlerdeki etherin durumu tarafından belirlenmesidir; buna karşı Lorentz etherinin durumu elektromanyetik alanların yokluğunda kendi dışındaki hiçbirşey tarafından koşullandırılmaz ve her yerde aynıdır. Genel görelilik kuramının etheri, eğer durumunu koşullandıran nedenleri gözardı ederek onu betimleyen uzay işlevlerinin yerine değişmezleri geçirirsek, kavramsal olarak Lorentz’in etherine dönüşür. Böylece sanırım genel görelilik kuramının etherinin görelileştirme yoluyla Lorentz etherinin sonucu olduğunu da söyleyebiliriz. What is fundamentally new in the ether of the general theory of relativity as opposed to the ether of Lorentz consists in this, that the state of the former is at every place determined by connections with the matter and the state of the ether in neighbouring places, which are amenable to law in the form of differential equations; whereas the state of the Lorentzian ether in the absence of electromagnetic fields is conditioned by nothing outside itself, and is everywhere the same. The ether of the general theory of relativity is transmuted conceptually into the ether of Lorentz if we substitute constants for the functions of space which describe the former, disregarding the causes which condition its state. Thus we may also say, I think, that the ether of the general theory of relativity is the outcome of the Lorentzian ether, through relativation.

  Satürn halkaları
Yeni etherin geleceğin fiziğinde oynayacağı rol konusunda henüz görüşlerimiz açık değildir. Uzay-zaman süreklisindeki metrik ilişkileri, örneğin yerçekimi alanlarını olduğu gibi katı cisimlerin betilenim olanaklarını da belirlediğini biliyoruz; ama özdeği oluşturan elektriksel öğesel parçacıkların yapısında özsel bir rolünün olup olmadığını bilmiyoruz. Ne de yapısının özsel olarak yalnızca tartılabilir kütlelerin yakınlarında Lorentz etherinin yapısından ayrılıp ayrılmadığını, ve kozmik düzeydeki uzayların geometrisinin yaklaşık olarak Euklides geometrisine karşılık düşüp düşmediğini biliyoruz. Ama göreci yerçekimi eşitlikleri nedeniyle, kozmik büyüklük düzenindeki uzaylar durumunda, eğer evrendeki özdeğin ne denli küçük olursa olsun olumlu bir ortalama yoğunluğu varsa, Euklides ilişkilerinden bir ayrılma olması gerektiğini ileri sürebiliriz. Bu durumda evren zorunlu olarak uzaysal olarak sınırsız ve sonlu büyüklüklü olmalıdır, ve büyüklüğü o ortalama yoğunluk tarafından belirlenir.
Satürn halkaları  
As to the part which the new ether is to play in the physics of the future we are not yet clear. We know that it determines the metrical relations in the space-time continuum, e.g. the configurative possibilities of solid bodies as well as the gravitational fields; but we do not know whether it has an essential share in the structure of the electrical elementary particles constituting matter. Nor do we know whether it is only in the proximity of ponderable masses that its structure differs essentially from that of the Lorentzian ether; whether the geometry of spaces of cosmic extent is approximately Euclidean. But we can assert by reason of the relativistic equations of gravitation that there must be a departure from Euclidean relations, with spaces of cosmic order of magnitude, if there exists a positive mean density, no matter how small, of the matter in the universe. In this case the universe must of necessity be spatially unbounded and of finite magnitude, its magnitude being determined by the value of that mean density.
Eğer yerçekimi alanını ve elektromanyetik alanı ether önsavının duruş noktasından irdelersek, ikisi arasında dikkate değer bir ayrım buluruz. Yerçekimi gizilgüçleri olmaksızın ne uzay ne de herhangi bir uzay parçası olabilir; çünkü bu güçler uzaya metrik niteliklerini verirler ki onlarsız imgelenmesi bile olanaksızdır. Yerçekimi alanının varoluşu uzayın varoluşu ile ayrılmamacasına bağlıdır. Öte yandan, bir elektromanyetik alan olmaksızın pekala bir parça uzay imgelenebilir; böylece yerçekimi alanı ile karşıtlık içinde, elektromanyetik alan ethere ancak ikincil olarak bağlı görünür, ve elektromanyetik alanın biçimsel doğası şimdilik hiçbir yolda yerçekimi etheri tarafından belirlenmez. Kuramın şimdiki durumundan öyle görünür ki sanki elektromanyetik kuvvet, yerçekimi alanına karşıt olarak, bütünüyle yeni bir biçimsel örge üzerine dayanır, sanki doğa yerçekimi etherini pekala elektromanyetik tipten alanlar yerine bütünüyle başka bir tipten alanlarla, örneğin skalar gizilgücü olan alanlarla donatabilirmiş gibi. If we consider the gravitational field and the electromagnetic field from the standpoint of the ether hypothesis, we find a remarkable difference between the two. There can be no space nor any part of space without gravitational potentials; for these confer upon space its metrical qualities, without which it cannot be imagined at all. The existence of the gravitational field is inseparably bound up with the existence of space. On the other hand a part of space may very well be imagined without an electromagnetic field; thus in contrast with the gravitational field, the electromagnetic field seems to be only secondarily linked to the ether, the formal nature of the electromagnetic field being as yet in no way determined by that of gravitational ether. From the present state of theory it looks as if the electromagnetic field, as opposed to the gravitational field, rests upon an entirely new formal motif, as though nature might just as well have endowed the gravitational ether with fields of quite another type, for example, with fields of a scalar potential, instead of fields of the electromagnetic type.
Şimdiki anlayışımıza göre öğesel özdek parçacıkları da özlerinde elektromanyetik alanın yoğunlaşmalarından başka birşey olmadığı için, evrene ilişkin şimdiki görüşümüz birbirlerinden kavramsal olarak bütünüyle ayrı ama nedensel olarak bağıntılı olan iki olgusallık sunar, yani yerçekimi etheri ve elektromanyetik alan, ya da, başka bir deyişle, uzay ve özdek. Since according to our present conceptions the elementary particles of matter are also, in their essence, nothing else than condensations of the electromagnetic field, our present view of the universe presents two realities which are completely separated from each other conceptually, although connected causally, namely, gravitational ether and electromagnetic field, or as they might also be called space and matter.
Eğer yerçekimi alanını ve elektromanyetik alanı tek bir birleşik betilenim olarak kavramayı başarabilseydik, bu hiç kuşkusuz büyük bir ilerleme olurdu. O zaman Faraday ve Maxwell tarafından kurulan kuramsal fizik evresi ilk kez doyurucu bir vargıya ulaşmış olurdu. Ether ve özdek arasındaki zıtlık sönüp yiter, ve genel görelilik kuramı yoluyla fiziğin bütünü tıpkı geometri, kinematik ve yerçekimi kuramı gibi tamamlanmış bir düşünce dizgesi olurdu. H. Weyl tarafından bu yönde aşırı ölçüde dahice bir girişimde bulunulmuştur; ama kuramının olgusallık ile ilişki içinde ayakta kalabileceğine inanmıyorum. Dahası, kuramsal fiziğin yakın geleceğini düşünürken, nice kuramında kapsanan olguların alan kuramına ötesine geçemeyeceği sınırlar koyabilmesi gibi bir olasılığı koşulsuzca reddetmememiz gerekir. Of course it would be a great advance if we could succeed in comprehending the gravitational field and the electromagnetic field together as one unified conformation. Then for the first time the epoch of theoretical physics founded by Faraday and Maxwell would reach a satisfactory conclusion. The contrast between ether and matter would fade away, and, through the general theory of relativity, the whole of physics would become a complete system of thought, like geometry, kinematics, and the theory of gravitation. An exceedingly ingenious attempt in this direction has been made by the mathematician H. Weyl; but I do not believe that his theory will hold its ground in relation to reality. Further, in contemplating the immediate future of theoretical physics we ought not unconditionally to reject the possibility that the facts comprised in the quantum theory may set bounds to the field theory beyond which it cannot pass.
Genel Görelilik Kuramına göre Ethersiz Uzay Düşünülemezdir.
Toparlarsak, diyebiliriz ki genel görelilik kuramına göre uzay fiziksel nitelikler ile donatılıdır; öyleyse, bu anlamda bir ether vardır. Genel görelilik kuramına göre ethersiz uzay düşünülemezdir; çünkü böyle bir uzayda yalnızca ışığın yayılımı ortadan kalkmakla kalmayacak, ama ayrıca uzay ve zaman ölçünleri (ölçme-çubukları ve saatler) için ve dolayısıyla fiziksel anlamda uzay-zaman aralıkları için hiçbir varoluş olanağı da bulunmayacaktır. Ama bu ether tartılabilir ortama özgü niteliklerle donatılı olarak, zaman boyunca izlenebilecek parçalardan oluşuyor olarak düşünülmeyebilir. Devim düşüncesi ona uygulanmayabilir.* Recapitulating, we may say that according to the general theory of relativity space is endowed with physical qualities; in this sense, therefore, there exists an ether. According to the general theory of relativity space without ether is unthinkable; for in such space there not only would be no propagation of light, but also no possibility of existence for standards of space and time (measuring-rods and clocks), nor therefore any space-time intervals in the physical sense. But this ether may not be thought of as endowed with the quality characteristic of ponderable media, as consisting of parts which may be tracked through time. The idea of motion may not be applied to it.
*[Einstein 1905’te özel görelilik kuramını sunarken bundan böyle ethere gereksinimi olmadığını belirtmişti. 1920’de Etherin varoluşunu tanıtlamak için ciddi bir inandırma girişimi içindedir, ve bunu kurama dışsal bir eklenti olarak değil ama kuramın kendi mantığının bir gereksinimi olarak, aslında temeli olarak ileri sürer: ‘‘Ether olmaksızın genel görelilik kuramı düşünülemezdir.’’ 1955’te ölümünden üç yıl önce, 1952’de, yine etherin mantıksızlığını ve olanaksızlığını ileri sürdü. Ondan kısa bir süre önce Dirac etherin edimsel varoluşunu matematiksel araçlarla tanıtladığını ileri sürmüştü. — A.Y.]
Çeviri: Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi / 2014